20131011

anısına.


Bu gece onun için zor geçecek. Bağırsaklarındaki sıkışmadan dolayı sancılı ve çektiği acıdan dolayı da ayakta durmakta zorluk çekiyor. Durmadan yeri kazıyor, sonra yığılıyor. Gözleri yarı kapalı Calvero'nun. Çok yorgun, karnı davul gibi şiş. Halbuki o, heybetli bir at. Çok güçlü, yakışıklı ve genç. Bu olanlar ise çok zamansız, tatsız ve adaletsiz.

Bu gece Calvero hayatta kalmak için çok büyük bir savaş veriyor. Başka bir sürü şey oluyor işte, her gece her gün. Nasıl bitiyor bunların sonu peki genelde? İyi mi.

Aklıma takılıyor çünkü. Bilmek istiyorum.


20131003

merak


Yolda birisini farkediyorum, önümde yürüyor. Dikkatimi çekiyor, ama neden bilmiyorum. Düşündüklerini merak ediyorum, ismini, nereye gittiğini ve en çok da suratını. Bir yüzünü dönse, tüm merakım gidecek belki. Kalıplarımı oturturacağım anında… Takibe alıyorum, önüme birileri geçiyor yine de gözden kaçırmıyorum. Kontrolümde. Sorularımın cevabını alıcam az kaldı biliyorum. Ve sonra tam karşıya geçerken, tam da yüzü görülmek üzereyken otobüs geçiyor tam önünden, lanet olası reklamlar gibi giriyor araya. Gözden kaybolup gidiyor. Kaçırıyorum.

"Bu merak işte beni öldürebilir" diyorum. Yapmaktan çok mutlu olduğum bir şeyden niye durup dururken maruz bırakılıyorum, niye beni olduğum gibi seven bir adamla bir türlü karşılaşamıyorum? Niye niye… Hayatımda olup biten herşey göremediğim o yüz gibi. "Madem ki o yüzü göremeyeceğim" diyorum sonra, "o zaman beni peşinden sürükleyen güce teslim olayım. Ben bilmiyorum, o her neyse, onun bir bildiği vardır".

Kontrol etmeye çalışmaktan bitap düşen ben diyor bunları...




20131001

asansör ve garson

asansör, üç katı akıl almayacak bir yavaşlıkta çıktı, oysa ki ben o basamakları ikişer üçer atlayarak çıkardım. beyazlar içinde giyinmiş garsonun, hali hazırda tezgahta duran bir dilim "coup de soleil"i önüme koyması nasıl o kadar uzun sürdü ve porselen demlikte getirdiği çayı bardağıma nasıl öyle aheste beste boşalttı, aklım almadı.

halbuki benim yetişmem gereken yerlerim, toparlamam gereken düşüncelerim vardı. oraya girmemdeki tek amaç, bir paket huzur alıp alelacele çekip gitmekti.

huzur da öyle olmuyor işte. unutup gitmişim. niyeyse zaten bunca acele?

güneş çarpmışa döndüm.