
Uyuyorum, kahve içiyorum, instagram’a fotoğraf koyuyorum, pencereden uçakları seyrediyorum, tuvalete gidiyorum, kitap okuyorum, wazup’laşıyorum. Birşey kalmayınca ve uyku tutmayınca da duruyorum, öyle boşboş, manasızca. Annemin karnında geçirmeyi reddettiğim son bir ay için hayat beni hep sınıyor, biliyorum, durmayı reddettikçe sınıyor. Çünkü ancak durduğum zaman hayat başlıyor. Ben Kallispell Havaalanı'na ulaşmadan önce 15 saat geçecek. At binmek için gideceğim çiftliğe varmadan önce iki saat daha. Dünyadaki bütün zaman bana aitmiş gibi, saatler geçecek, ve ben her geçen saat biraz daha rahatlayacağım ve niye koşturup durduğumu hatırlamakta giderek zorlanacağım. Koşturduğum neydi, yetişmesi gereken, aciliyeti olan, düşünüp durduğum neydi neydi?
Ve yavaşladığımda, tüm zamanlar benim olacak.