20150418

Ve John Maloof, Vivian Maier’i yarattı!


Öldükten sonra bize ne oluyor?
Çoğu zaman unutuluyoruz, bazen hemen bazen zamanla!
Bazılarımız ise meşhur oluyor.
Vivian gibi mesela…
Vivian Maier 1 Şubat 1926’da doğdu ve 21 Nisan 2009’da tek başına oturduğu bir bankta yere yığıldı ve öldü.
Gazetelerde ölüm ilanı yoktu.
Google’da “Vivian Maier” arama sonuçları bomboştu.
Vivian Maier “kimse”siz yok oldu.

Ekim 2009’da Vivian Maier meşhur oldu. Hayatı boyunca çektiği ve sakladığı tüm fotoğrafları internette yayınlandı ve bir anda tıklanma rekorları kırdı.
Ve John Maloof, Vivian Maier’i yarattı!

Vivian, Benjamin Button gibi hayatı tersten mi yaşadı. İlk başta yok oldu, sonra var mı oldu? Farkında olarak veya olmadan, kütüphanelerimizi ele geçiren kişisel gelişim kitaplarının anlatmaya çalışıp durduğu “varolmak için önce yok olmak gerekir” öğretisinin canlı bir örneği mi oldu!

Vivian,
Ben seni seviyorum.
Sen, boynunda her daim asılı duran Rolleiflex kameran, üzerine birkaç beden büyük elbiselerin ve yaşadığın odaların her metrekaresini doldurduğun birikmiş gazete yığınlarınla tuhaf bir kadındın. Dijitale henüz geçilmemiş bir dünyada 150.000 ‘in üzerinde fotoğraf çektin. Sokakların, çöplerin, bakışların, acıların, mağduriyetin, aşkın, çocukluğun, yaşlılığın, şaşkınlığın, hüznün, yalnızlığın, düşünceli hallerin ve kendinin! Sen çok iyi bir gözlemciydin ve çok iyi bir fotoğrafçıydın. Çektiğim fotoğrafların hepsinde yakalamak istediğim herşey seninkiler de mevcut: Kadrajın, bakış açın, ışığın… Benim kalbime çok derinden dokunuyorsun.

Vivian,
Ben seni sevmiyorum.
Sen, ailenden ve çocukluğunu geçirdiğin Fransa’dan uzak yaşayan ve evi olmayan yalnız bir kadındın. Hayatın boyunca 2-3 senelik dönemlerde farklı evlerde çocuklu ailelerin yanında dadı olarak çalıştın. Bakışların ürkütücü. Fotoğraf çekmek uğruna peşinde sürüklediğin çocukların hatıraları ekşi. Fotoğraflarının çekildiğinin farkında olmayan ve anları izinsiz çalınan insanların ifadeleri suçlayıcı. Ağzımda acı bir tat bırakıyorsun.

İşte tam da bu sebeplerden Vivian’cım, bilemiyorum.
Seni sevip sevmediğimi, var olup olmadığını, niye fotoğraf çekmek için hırsla yanıp tutuşurken, çektiklerini hiç kimseyle paylaşmadığını… Niye 150.000 negatifin arasında yalnız kalmayı tercih ettiğini bilmiyorum.

Ve bilmemek de hoşuma gidiyor. “Finding Vivian Maier” belgeselini izlemek ve sonra internetten fotoğraflarına bakmak beni mutlu ediyor. Bilmiyorum ama teşekkür ederim. Herşey de olması gerektiği gibi olmamalı zaten şu hayatta!




















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder