20100401

kendimiz hakkında bir yazı




Fotoğraftaki annem. Adı Serpil Özuzun.
Baba adı Osman. Anne adı Mesrure.
Osman şair, Mesrure öğretmen.
Şimdi ikisi de Ulus mezarlığı’nda yanyana yatıyorlar, tek bir mezar taşının altında.
Taşın üzerinde dedemin dizeleri:
“Denizim, Karadenizim, pul pul suyum.
Aradan yıllar geçsede ben Osman’ım,
Gene O’yum.”
Annemin sağ koluna takılı bantta ismi ve doğum tarihi yazılı:
Serpil Özuzun, 9/9/1944.
Doğum tarihinin 9.gün ve 9.ay olmasının yanı sıra 1944’deki tüm rakamlar toplandığında da ortaya yine 9 sayısı çıkıyor. Annemin hoşuna giden bir durum bu. Bu matematiksel hoşluğu, ameliyathaneye götürülmek için hastane odasında beklerken ortama yayılan endişeli sessizliği bozmak için anlattı bize – bana ve babama.
Annemin sol kolunun üzerinde gazlı kalemle “İşlem yapılmaz!” yazılı. Lenfleri alındığı için sol kolundan kan alınması, tansiyon ölçülmesi yasak:
İlki 30 yıl önce ortakulak iltihabı ile zarar gören kulak zarı için geçirdiği ameliyat.
İkincisi 1994’de göğüs kanseri teşhisi konulduktan sonra geçirdiği ve lenflerinin alındığı ameliyat.
Üçüncüsü rahim ve yumurtalıklarını aldırmak zorunda kaldığı ameliyat.
“Ve tabi bir de kızım Tanla’yı doğurdum” diye ekliyor annem hemşirenin “daha önce ameliyat oldunuz mu?” sorusuna cevap olarak. Annem ameliyat konusunda oldukça deneyimli...
Annem, liseyi İtalyan Kız’da rahibelerin eğitiminde okuyor. Sonra burs kazanıp Napoli Teknik Üniversitesi’nde okumak için tek başına İtalya’ya gidiyor. Kimya Mühendisliği bölümünde herkes onu tanıyor. Çünkü oradaki tek kız ve tek Türk öğrenci. Mezuniyetten sonra döndüğü İstanbul’da çalıştığı yerde Ahmet’le tanışıyor, babamla. Evleniyorlar. Annem’in üzerinde gelinlik yok. Giymek istemiyor.
Annemin üzerinde rengarenk kadın ve bebek motifleri olan bir hasta önlüğü var. Hastanedeki tek boş oda Kadın Doğum bölümünde olduğu için bizi buraya yerleştirdiler. “Beni ziyarete gelecek arkadaşlarıma, bu yaşta Kadın Doğumda ne yaptığımı nasıl açıklarım. Resmen skandal olur” diyerek gülüşüyor annem, ateşini ölçmek için yanına gelen hemşireyle beraber.
Annemi, yattığı yataktan kaldırıp tekerlekli sedyeye alıyorlar. Ameliyathaneye giden asansörün kapısı açılıyor. Annem içeri giriyor, rengi solgun, elleri soğuk. Bir bebek dışarı çıkıyor, buruşburuş, kıpkırmızı kuvezin içinde kıvrılmış. İkisi de endişeli...
Tam 3 saat sonra annemi yarı baygın odaya getiriyorlar. Ameliyat başarılı geçmiş. “Sağ kulağındaki duyma bozukluğunu gidermek için gerekli olan işlemleri yaptık” diyor doktor. Bandajlı bir sağ kulak, tentirdiyot lekeli bir çarşaf, “işlem yapılmaz!” yazılı bir kol, hastanede geçirilmesi gereken uzun bir gece, narkozun etkisinde yarı uykulu bir anne, koridorda yeni doğan bebeklerin ağlama sesleri...
Yüzümüz gülüyor.
Keyfimiz ve sağlımız yerinde.

5 yorum:

  1. Sevgili Tanla,seni tanıdıkça ne kadar yetenekli ve ne kadar duygusal olduğunu daha iyi anlıyorum.Yukarıdaki yazıyı akademide olduğu gibi içim ürpererek okudum.
    Seni tanıdığıma çok mutluyum,sevgiler
    Umur

    YanıtlaSil
  2. Tanla'nin gostermek istedigi kadariyla kara kutusunun kucucuk bir yuzu bu.
    Derin, gizemli, karmasik, zengin duygularla sadelik, basitlik ve yalinligi harmanlar bazen. Desmek, kurcalamak istedikce daha cok anlam kazanir ona veya yazisina veya fotograflarina olan merakiniz. Cunku hep kesfedilecek bir tarafi vardir. Ilk bakista gorulenin, hissedilenin otesinde..
    Elda

    YanıtlaSil
  3. Tanlacım... ne kadar samimi, ne kadar sade bir yorum... tekrar tekrar okudum, tekrar tekrar baktım resimlere...
    sevgiler,
    ece kefeli kibarer

    YanıtlaSil
  4. Şu anda gözlerim dolu yazıyorum bu satırları. Tanla cığım, çok sevdiğim annene karşı duygularını,ameliyat endişelerini,sevgini, o büyük sevgini, onun kızı olamaktan duyduğun gururu öylesine cümlelerin içine gizleyerek güzel aktarıyorsun ki!!Bu bana his olarak geldi, bütün bunları nerde yazmış diye okuduğumda bulamadım.. işin güzelliği de burda zaten. Dedenden annene ondan da sana geçmiş bir yetenek..Bunu iyi kullanacağından eminim. Seni kutluyorum.
    Gülşen

    YanıtlaSil