20130709

oldu mu?

Önümde 8 adet kibrit var ve benim bunlardan 3 tane eşkenar üçgen yapmam bekleniyor... Önce "yok" diyorum hemen, "imkansız!"ı yapıştırıveriyorum, bana kibritleri uzatanın suratına. Sonra, kendime biraz şans verip, bir şeyler denemeye başlıyorum. 2 tane üçkenar üçgeni garantiliyorum ama 3.sü kesinlikle çıkmıyor. Zaman geçtikçe sinirleniyorum, sinirlendikçe çaresizleşiyorum. Hiçbir şey yapmadan, kibritlere bakıp düşünüyorum. Düşüncelerim de şu tarz ve türevleri olarak gelişiyor:

-Kibritleri kırsam mı acaba?
-Nasıl ya her tülü yolu denedim olmuyor.
-Off çekip gitmek istiyorum, yapamıycam.
-Bu acı sona erecek mi?
-Telefon faturasını öde.
-Bunun sonu nasıl bitecek?

Sonra, birisi bana gelip diyor ki: "Düşünme, yap!"

Bu birisi, rüyalarda efsaneleşen ak sakallı dede mi artık kim bilemiyorum, ama bu ulvi nasihat işe yarıyor. Yani bende jeton düşüyor. Düşünmeyi bırakıp, aksiyona geçtiğim an, kibritler parmaklarımın arasında üç tane eşkenar üçgen oluveriyorlar. O anda bana koskoca bir mermer blok verseler, Rodin'den daha güzel bir "Öpücük" yontabilirim gibime geliyor, ya da biricik atım İberia ile (bknz. "Sevdikçe Sevesim Geliyor") her ne kadar üzerinden bir hayli zaman geçmiş de olsa Londra Olimpiyatları'nda 1.60m engel atlayabilirim mesela, eminim.

Bu kadar basit... Benim sorunum bu: Ben düşünen bir şahsiyetim, fazlasıyla düşünen. Her an düşünen, duşta şarkı söyleyeceği yerde düşünen, merdiven çıkarken aynı anda sakız çiğnemek yerine düşünen, kitap okurken düşünen, yemek yerken düşünen, yürürken, KOŞARKEN, sohbet ederken, uyumaya çalışırken düşünen... böyle devam ediyor liste. Her türlü zarf-fiile uyarlanabilecek bir düşünme kabiliyetim var benim, allah vergisi işte!

Bu kibrit oyunu, benim bu birtanecik "düşünme" potansiyelimi büyük bir sekteye uğratıyor... Bünyem ne olduğunu anlamıyor, düşünmekten vazgeçiyor ve aksiyona geçiyor. Bu tip apansız yaşanan krizler, sinirlenmeler, pes ediş anları, boşverişler, kontrolü kaybedişler hayatta hepimizin karşısına çıkıyor. Ve o ender ama sarsıcı anlarda olan oluyor işte... O anlarda değişim başlıyor! Ben de, hayatımı sürdürürken "kibrit test"lerine maruz kaldığım zamanlarda, normalde düşünmekten duymaya fırsat bulamadığım "mesaj"ı duyuyorum, çok net bir şekilde ve kendime geliyorum! Düşüncelerimden sıyrılıp kendimle kalıyorum, ve üretiyorum. Yapıyorum. Sadece yapıyorum!

blank_mag ekibi olarak Run Istanbul'a katılmaya karar verdiğimizde ve bir Pazar günü hazırlıklara başlamak adına ofiste buluşup Nike t-shirt'lerimizi tasarlamaya başladığımızda, bir "kibrit oyunu"yla daha karşılaştım. Önümde düz siyah bir t-shirt, bir yandan herkesin fotoğraflarını çekmeye çalışıp backstage anları yakalarken, bir yanda da düşündüm durdum. "Ben bu t-shirt'"le ne yapıcam? Hem fotoğraf çekip, hem nasıl bir şey üreticem, vıdıvıdıdıdıdıdıdıı ne tasarlasam da saklasam vıdvıvıvıvııvdıdı." Sonra düşünmekten vazgeçip, boşta kalan bir makasa sarılıp Nike ayakkabımın renklerine birebir uyan keçe kumaşları kesmeye başladım, sinir havliyle değil, haşa, sanat aşkıyla! Şu hayatta "renkleri uydurarak giyme" duruşum hiç olmadıysa da bu tasarımımdan sonra ayakkabılarım ve t-shirt'üm arasında oluverdi, bu da bir ilk oldu!








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder