20140327

beyaz dostum

Bu yazıyı yazmaya üzgünken başlıyorum. Ülkeme, çevremdekilere ve kendime üzüldüğüm bir andayım. İçimde, dışarı taşmasına ramak kalmış göz yaşları var. Niye olduğuna anlam veremediğim olaylar oluyor, bazen kendi dünyamda bazen de hepimizinkinde.

Anlam veremediğim anlarda kan beynime çıkıyor. Hala büyüyemediğimin bir belirtisi olsa gerek. Yere yatıp tepinmek, mızıkçılık yapmak, bağırıp çağırmak, “neden ama neden” diye haykırmak istiyorum. Böyle sakin duruyor olmam sadece bir yanılsama.

Sonra, birisi gelip ıslak burnunu klavyeyi tuşlayan parmaklarımın üzerine yerleştiriyor. “Herşeyi anlayamazsın” der gibi. Gözlerini gözlerime dikiyor, koşulsuz.

4 yaşındaki Harper ve 7 yaşındaki Lola gibiyiz o an biz. Harper’ın annesi Rebecca Leimbach tarafından çekilen fotoğraflar gibiyiz. Kendi cehennemlerini yaymaya çalışanlar gibi değil, dostlarına sımsıkı sarılıp sevgiyi koşulsuz dağıtanlardanız. Birbirimize göz kulak oluyoruz, çünkü biz unutmadık “bir” olduğumuzu.

Bu yazıyı ümitliyken sonlandırıyorum. Birileri sevgiyi koşulsuz yaşamaya kararlıysa unutanların da hatırlaması yakındır.

P.S.: Fotoğraflar, beyaz dostlarım Yufka & Monti’ye ve diğer tüm dostlarıma gelsin.

















20140310

ilk görüşte.

Ben ilk gördüğüme inanırım.

Ve maalesef sadece kendi backstage'imi görebildiğim için de başka sahnelerde gördüğüm güzelliklere aldanırım. Çünkü sahneler güzeldir, gözleri boyar. Backstage'imi alıp bağrıma basmadıkça gözlerim boyalı dolaşmaya devam ederim, bilirim. Şunu da bilirim ki; sahne anlardan, arkası bir ömürden ibarettir ve bir ömür bağrına basmadıkça geçmez.