veliefendi'de fotoğraf çekiyorum.
almanya'dan kadın bir psikolog getirtilmiş, ingiliz'in derdine derman olsun diye.
kadın atları dinliyor, yaralı ruhlarını iyileştiriyor, acılarını unutturmaya çalışıyor.
ve bu ingiliz kimbilir nasıl bir acı yaşamış ki unutmuyor
yanına usulca yaklaşan siyah şemsiyeli kadından korkuyor, dizginlenmekten ürküyor, sevilmek istemiyor.
bir daha kimse onu, gözleri bağlı start noktasına sokamıyor.
ingiliz, unutamamak'tan muzdarip yarış koşamıyor.
veliefendi'de fotoğraf çekiyorum,
bir yandan da tutuyorum kendimi.
atlara fısıldayan adam olmaya kalkma sakın diyorum kendime.
maneje atlama sakın durupdururken.
"DAHA GENÇSİN GÜZELSİN UNUTURSUN BOŞVER KOŞ" diye haykırma sakın atın kulağına.
sakın.
ne de olsa biliyorum...
o kadar basit diil bu işler, daha karmaşık.