Atlas Jet'in çok sevdiğim sıcak sandviçleri, ilk defa ideal sıcaklığında servis edilmeyerek beni hayal kırıklığına uğrattığı an mı anlamalıydım acaba? Ya da Bodrum'dan kalkan Aktur minibüsünün tavanına monte edilmiş plazma TV'nin mavi ekranına yansıyan "no signal" görüntüsünden mi kuşkulanmalıydım bir şeylerin yolunda gitmediğinden... Henüz, çantamda zorlukla taşıdığım Murakami'nin o çok ağır kitabı 1Q84'ün kapağını dahi açmamıştım aslında... 1984'te geçen romanın kadın kahramanı Aomame, çevresinde yolunda gitmeyen şeyler olduğunu farkettiğinde, farklı bir boyuta geçtiğini düşünerek bulunduğu zamanı "1Q84" olarak adlandırıyor. Onun yolunda gitmeyen şeyleri, benim sıcak sandviçimin soğuk servis edilmesinin yanında biraz daha iddialı kalıyor gerçi, gökyüzünde iki tane ayın belirmesi gibi... Her şey göreceli tabii.
Halbuki ben çok emindim, uçak biletimi İstanbul - Bodrum olarak aldığımdan. Telefondaki elektronik sesin belirttiği gibi Atlas Jet'in sadece iç ve dış hat uçuşları vardı... Seçenekler, yurtiçi ve Kuzey Kıbrıs seferleri için "1" ve yurtdışı seferleri için "2" tuşları ile sınırlıydı. "Geçmişe yapacağınız seferlerimiz için lütfen 3'ü tuşlayın" gibi bir cümle hatırlamıyorum, tuşladığımı ise hiç hatırlamıyorum. Kendimde mi değildim?
Evet almışım o bileti. Tatilimi geçmişe yapmışım. Bir Murakami değilim, nasıl anlatırım tam bilemiyorum. Gökyüzünde iki ay belirmedi, sadece geçmiş göründü, belli belirsiz. Daha az yorgun, daha az dalgın, kaygısız geçmiş... Adamik'te ansızın karşılaştığın 'maziden bir yaprak' tanıdıklarınla gidilmesi gereken bir sonraki durağa sanki her şeyi hep beraber yaparmışcasına birlikte devam etmek ve uzak mesafelere hiç aldırmadan arabayla evin kapısına teslim edilmek. T-shirt'üne, gömleğine, üzerine geçirdiğin her şeye, göbeğini açıkta bırakacak şekilde hemen bir düğüm atmak. Denizin en dibine dalmak, sanki hep orada kalabilecekmiş gibi kendinden emin ve mutlu. Kulağının arkasına her gün rasgele kopardığın binbir çeşit çiçekten bir tanesini yerleştirerek dolaşmak orda burda ve çıplak ayak. Sıcak da olsa, ara sıra da olsa, rüzgar estiğinde alıp götürecek gibi hafiflemiş hissetmek kendini. "Maşallah" dendiğini duymak. "Pek de güzel. Hem de İngilizce okuyor o kalın kitabı, maşallah!"
Biriken millerim var...